Ertuğrul Özkök, eşinin ismine gönderme yapan “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün, İstiklal Caddesi’ne düzenlenen bombalı taarruzun hangi terör örgütü tarafından düzenlendiğinin Türkiye’nin menfaatine olacağını belirterek, “Hiç kuşkumuz olmasın ki, bugünün ‘Acemi şeytanları’ vakitle ‘Maharetli deccaller’ haline gelecektir.” sözlerini kullandı.
Özkök’ün “Vahşetin ’10 şeytanı’ sanki birtakım ‘melekleri’ saklıyor mu” başlıklı yazısı şöyle:
Vahşetin ’10 şeytanı’ sanki birtakım ‘melekleri’ saklıyor mu?
Hürriyet’in bugünkü ikinci manşetini okurken, masamın üzerinde, Türkiye’nin en tanınmış İsimli Tıp uzmanı Prof. Sevil Atasoy’un nihayet kitabı “Cinayet Kokusu” duruyordu.
Ünlü polisiye muharriri Patricia Cornwell’in romanlarının baş kahramanı isimli tıp uzmanı Kay Scarpetta’ya Fazla benzettiğim Atasoy, her zamanki üzere enfes bir anlatımla kriminal olayların tahlilini hikaye ediyor.
Kriminal araştırmanın nasıl detay ve ayrıntılarda dolaştığını anlatan Fazla hoş bir kitap.
Şimdi anlatacağım olaya bu kitabın ışığında baktığınızda ister istemez başınızda birçok “Acaba” oluşuyor.
Salih’in bir esmeri mi, Salih’in 10 ‘Arabı mı’
Gazetenin birinci manşeti şöyle:
“Salih’in esmeri neler yapmış…”
Ama koyduğu fotoğraf “Salih’in esmerinden” Fazla “Salih’in Arabı…”
Çünkü asıl ilgimi çeken ikinci manşet oldu:
“Vahşetin 10 şeytanı…”
Tahmin edeceğiniz üzere Beyoğlu katliamının 10 faili kastediliyor.
Katliamı uygulayan ve hazırlayan, yardakçılık, yataklık eden takımı 10 kişiymiş.
Hürriyet Fazla Enteresan biçimde bunların isimlerini alt alta yazmış ve “Profillerini” çıkarmış:
Robot portresi verilen 10 şeytan
(*) HACI: Bu kod isimli şahıs saldırıyı Menbiç’te organize etmiş.
(*) AHLAM ALBASHİR: Bombacı.
(*) AMMAR JARKAS: Ahlam AlBashir onun meskeninde yakalandı.
(*) BİLAL HASSAN: Bombacı AlBashir’in kocası rolündeydi.
(*) FERHAT HABEŞ: Bombayı Esenler’deki atölyesinde sakladı.
(*) AHMET JARKAS: Bombacı’yı Küçükçekmece’ye götürdü.
(*) HASAN CEMİL: Albashir ile Hacı ortasında irtibat kurdu.
(*) YASİN EL KORALİ: Bombacı bayanı aracı ile taşıdı.
(*) HÜSAM: Azez’de yakalandı.
(*) FATMA BERKEL: Ferhat Habeş’in kardeşi.
Her birinin doğum yeri neresi bilmiyoruz
Sizin de dikkatinizi çekmedi mi?
İsimlerde bol bol “Al”, “Habeş”, “Hassan”, “Bilal” geçiyor.
Gazetelerde bu şahısların -bazıları dışında- Kürt mü, Arap mı olduğuna dair Kesin bilgiler yok.
Sadece bir yerde bombacının meskeninde kaldığı ailenin Kürt asıllı olduğuna dair bir bilgiye rastladım.
Bir Noksan bilgi de şu:
Her birinin doğum yeri neresi… Yalnızca AlBashir’in Halep doğumlu olduğu yazıldı.
Vaay PKK’yı aklamak mı istiyorsun sorusu
Çoğu siyasetçi ve müellif kamusal planda kuşkusunu lisana getirmeye çekiniyor.
Benim üzere kimi muharrirler da birebir durumda.
Çünkü ortada mutlaka bir terör aksiyonu ve katliam var.
Yine hiç kuşkusuz buna yardım edenler var.
O nedenle “Acaba” diye Laf aldığınız an, “Vaay sen PKK’yı mı paka çıkarmaya çalışıyorsun” suçlaması hazır.
Olayın içinde PKK da Mevcut olabilir.
Burası Ortadoğu… Her şey mümkün.
Ama ben bir Türkiye vatandaşı olarak olaya Öbür bir açıdan bakacağım.
Tabii ki bu örtülü bir PKK hareketi olabilir
PKK’nın tıynetini geçen 40 yılda Fazla güzel öğrendik.
Ya kendisi şeytan ya da “Şeytanla işbirliği” yapacak karaktere sahip olduğunu da Fazla güzel biliyoruz.
Ancak bu nihayet terör olayı bir PKK aksiyonu de olsa, ondan Fazla daha Aka bir “Göçmen sorununun” birinci işareti.
Çünkü eminim Türkiye kendi içindeki Kürt sorununu seçimden sonra bir yoluna koyacak ve PKK’nın tesiri giderek azalacak.
Ama Suriye’de “Kontrolümüzde” bulunan, her gün biraz daha Peşaver’e dönen bölgede ve sonlarımız içindeki 10 milyon göçmen sorunu tam bilakis giderek daha da büyüyecek, vahimleşecek.
Şimdi “Vahşetin 10 şeytanına” dönelim.
Kay Scarpetta devreye girseydi bunları görürdü
Bir kere medyada yayınlanan “Sanık ifadelerinde” Fazla dikkat cazibeli kimi çelişkiler var.
(*) örneğin bombayı taşıyan Albashir’in polisten sızdırılan birinci tabirinde “Sonra kalkıp yürüdüm. Ve bombayı patlattım” diye bir Laf vardı.
İkinci gün sızdırılan sözde ise bu Tümce “Ben kalkıp yürüdüm bombayı patlattılar” haline döndü.
Bence ikinci Anlatım daha akla yatkın.
Çünkü TNT kalıplarının hangi düzenekle patlatıldığına dair Kesin bir bilgiyi şimdi okumadık.
Kadının elindeki çiçekler tamam o gün vardı da, daha evvelki ne
(*) İkincisi bombacı bayanın elindeki güller.
Önce bu güller herkesin dikkatini çekti.
Sonra buna bir İzah getirildi:
Çiçek satan biri gelmiş ve dikkat çekmemek için almak zorunda kalmış.
Tamam makul fakat ya sonraki günkü tabir?
Ortaya bayanın evvelden keşif yaparken çekilmiş bir fotoğrafı çıktı ve orada da elinde çiçekler var.
Neyse bunlar yalnızca detay.
Ama bugün Sözcü Gazetesi’nde yayınlanan bir haber başımı sahiden karıştırdı.
Kardeşi ÖSO’da Belde olan Arap’ın burada ne işi var
Başlığı şöyle:
“Taksim’deki bombalı hücumda ÖSO ayrıntısı…”
Bombacının meskeninde kaldığı Ahmad Haj Hassan sözünde şunu söylemiş:
“Ben PKK’lı değilim. Ağabeyim hür Suriye Ordusu’nda savaşırken hayatını kaybetti, şehit düştü…”
Siz de “Hoppalaa” demediniz mi…
İyi de kime karşı savaşırken “Şehit düştü?”
Suriye ordusuna karşı mı? HTŞ’ye mi..
Yoksa YPG-PKK’ya mı…
Her biri nerede doğdu ve nereden geldi
Katliamın Suriye tarafında tespit edilen sorumluları hakkında verilen bilgiler de çelişkili..
Önce “Kobani”den gelen” birilerinden Laf edildi.
Sonra merkez Menbiç’e çevrildi.
Ama bunların İdlib’den geldiği konusunda haberler okuduk…
Yani terörün kaynağı ile ilgili harita geniş ve çelişkili…
YPG-PKK kontrolundaki bölge de var. Türk ordusunun denetimindeki bölge de…
Albashir neden takibe alındı, neden vazgeçildi
Haber kaynakları sağlam bir gazeteci olan Tolga Şardan dün Değişik bir sav ortaya attı.
Buna nazaran “Bombayı taşıyıp Hadise yerine bırakan terörist bayan Albashir’e yönelik istihbarat takibi varmış.”
Ancak bu takip bir müddet Evvel bırakılmış.
Şimdi sizen de aklınıza şu soru gelmiyor mu?
Bu bayan “Hangi maksatla istihbarat takibindeydi?”
Burası Ortadoğu…
PKK/YPG de olabilir…
Ama nihayet vakitlerde şikayetlerin uygunca arttığı ÖSO da olabilir.
Giderek başımıza Önemli keder olmaya başlayan HTŞ de olabilir…
IŞİD yahut El Kural de olabilir…
O nedenle Albashir’in hangi gayeyle istihbarat takibine alındığı sorusunun yanıtı Fazla kıymetli.
Tabii bu takibin neden bırakıldığı da birebir ölçüde kıymetli.
Belli ki orada Fazla yanlış bir karar alınmış…
Sonucu da bu…
Altı vatandaşımızın hayatı…
Ve hepimizin altüst olan sokak hayatımız.
İran da 26 Ekim’de saldıran teröristine “şeytan” arıyor
Beyoğlu’daki bomba 13 Kasım 2022 günü, saat 16.20’de patladı.
Bundan 18 gün evvel, 26 Ekim günü ise İran’ın Şiraz kentinde Şiilerin en kutsal ziyaret yeri olan Şah Çerağ Türbesi’nde bir patlama olmuş.
Bunun detaylarını da bugün Yıldıray Oğur’un köşesinde okuduk.
15 kişinin hayatını kaybettiği bu saldırıyı IŞİD terör örgütü yapmış.
O saldırıyı yapanların da “Tacikistan, Afganistan ve Azerbaycan uyruklu” oldukları sav ediliyormuş.
Ancak İran’da birtakım kaynaklar bu saldırıyı Karabağ’da Ermenilere karşı savaşmak için Suriye’den Azerbaycan’a giden IŞİD’li cihadçıların yaptığı tezleri da var.
Yani sonumuzun tabanından.
Bütün bunlardan çıkaracağım Sonuç nedir?
Burası burası Ortadoğu ve herkes kendi terörüne “Şeytan” arıyor.
PKK/YPG, ÖSO, IŞİD, HTŞ, o, bu.. Herkesin parmağı orada…
Bazen Yan yana kimi karşı karşıya…
Kontrolümüz altındaki bölgede kimler şeytan, kimler melek
O nedenle Beyoğlu’ndaki bu katliama, “PKK/YPG işi” deyip, kestirip atmak ve istikbal açısından daha kapsamlı, daha detaylı ve titiz bir sonuca ulaşmak ülkemizin menfaatine olacak.
Çünkü önümüzde şu sorular da var:
(*) Diyelim, YPG bölgesinde BDG ismi altında bir Cin YPG Suriyeli işbirliği Mevcut ve Beyoğlu’ndaki aksiyonu bir PKK-YPG ve Arap koalisyonu yaptı…
O Vakit biz ne yaptık da, o bölgede PKK ve YPG’yi birtakım Araplarla kol kol kola omuz omuza getirdik.
“Kuvâ-yi Milliye” dediğimiz ÖSO’cuların hepsi melek mi?
(*) Bu harekette yalnızca Arap isimleri görüyoruz.
Demek ki Suriye’nin denetimimiz altındaki bölgesindeki karışıklık ve Cenk artık artık Türkiye’nin içine taşınmış, yeni cephe İstanbul’un göbeği olmuş…
Asıl irtkiltici gerçek ise şu:
Demek ki artık buraya yerleşen göçmenler ortasında da terörü besleyecek bir duygusal reaksiyon oluşmaya başlamış.
İşte bu asıl tehlikenin birinci habercisi…
Eğer bu teşhisi, tezlerimize ziyan getirir diye, gerçekçi biçimde koymazsak,Türkiye’deki Arap ve Afgan göçmenler içindeki istihbaratımız da bu kadar toy bireyler tarafından planlanan, gerçekleştirilen bu aksiyonu evvelden haber alma konusundaki zaafımız da devam edecek demektir.
Hiç kuşkumuz olmasın ki, bugünün ‘Acemi şeytanları’ vakitle ‘Maharetli deccaller’ haline gelecektir.
Yorum Yok