Bologna Gezilecek Yerler
Birçok ziyaretçinin İtalya’nın en çekici şehirlerinden biri olarak düşündüğü ve büyüklüğü nedeniyle ziyaret etmenin oldukça kolay olduğu Bologna Emilia-Romagna eyaletinin de başkenti olmaktadır. Gurme ziyaretçilerin uğrak noktası olan şehir İtalya’nın gastronomi başkenti olarak ün salmaktadır. Bologna’nın baslıca endüstri alanları arasında makarna ve sosis imalatı bulunmaktadır ve ziyaret sırasında denenmeleri özellikle tavsiye edilmektedir. Bologna’nın turistik mekanlarının yanı sıra sayısız kafeleri, uzun çarşıları, eski şık mağazaları ve ilginç tuğla işlemeleri de oldukça dikkat çekmektedir.
Piazza Maggiore ve Piazza Nettuno
Bologna’daki bütün insanlar şehir merkezindeki bu iki komşu meydanda adeta aynı anda arkadaşlarıyla buluşuyor gibidir. Sohbetler ve kahkahalar Piazza del Nettuno’ya adını veren Neptün Çeşmesi’nin sularına karışmaktadır. 16. yüzyılda Giambologna tarafından yaratılmıştır ve dönemin en güzel çeşmelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Şehrin hemen hemen her cazibe noktası birkaç dakikalık yürüme mesafsinde yer almakta ve en önemli caddelerden olan Via dell’Indipendenza ve Via Galleria hareketli alışveriş sokaklarına ve birçok eski aristokrat köşküne de ev sahipliği yapmaktadır. Via dell’Archiginnasio’ da bulunan ve henüz tamamlanmamış ön cephesiyle San Petronius Bazilikası Piazza Maggiore’nin bir kısmına hükmetmektedir. Kuzey kısımda ise 1259 yılından kalma bir kule olan önceleri Vali Sarayı olarak bilinen Torre dell’Orologio yer almaktadır. Kulenin kubbesinin altında fısıldayan insanların sesi karşı köşede bekleyenler tarafından duyulabilmektedir.
St. Petronius Bazilikası
Piazza Maggiore’un bir kısmına hakim olan muazzam kilisenin inşası 1390’da başladığında Roma’daki St. Peter Bazilikası’ndan daha büyük olması için tasarlanmıştır ancak bu düşünce başarıyla sonuçlanamamıştır. Öyle ki Bazilika’nın ön cephesi tamamlanmadan bırakılmıştır. Kilisenin arka tarafında bulunan küçük müzede büyük mimar Andrea Palladio’nun ön cephede kullanılması için tasarladığı eserler görülebilmektedir. Tamamlanmış olan iç mekan genellikle İtalya’daki Gotik mimarinin bir yansıması olarak adlandırılmakta ve yan şapellerin her biri küçük bir kilise gibi görünmektedir. Zemininde ise boylu boyunca uzanan bir meridyen çizgisi yer almaktadır.
Leaning Towers
Pisa Kulesi kadar ünlü olmasalar da dar biçimleri nedeniyle daha da endişe verici derecede eğimli görünen bir çift kule yer almaktadır. Bologna’nın silüteini oluşturan 100 kuleden arda kalan 20 tanesi arasında en tanınmış olanlarıdır. Saldırı esnasında hem gözetleme kuleleri hem de sığınak olarak kullanılan bu eserler yükseklikleri nedeniyle onları inşa eden asil ailelerin statü durumlarını gösteren semboller haline gelmiştir. 48 metre uzunluğundaki Torre Garisenda 13 metreden daha fazla bir eğime sahiptir. Bologna’yı kuşbakışı olarak keşfetmek için ise Torre delgi Asinelli’nin içinden 498 basamağın tırmanılması gerekmektedir.
St. Stephen Bazilikası
Bologna’da ilginç ve sanat eserleriyle dolu birçok kilisenin yer almasının yanı sıra aralarında en eski ve atmosferik olan kilise St. Stephen Bazilikas’ı olmaktadır. Sekiz binadan meydana gelen kompleks yapı Bolonya’nın inanç beşiği olarak adlandırılmaktadır. Benediktliler tarafından 10. ve 13. Yüzyıllar arasında inşa edilmiştir ve Bologna şehitlerine, Aziz Vitale ve Agricola’ya ait buluntulara da ev sahipliği yapmaktadır. Ana kilise olan Chiesa del Crocifisso 12. Yüzyıldan kalma bir kürsüye ve 1019 yılında tasarlanmış bir mahzene ev sahipliği yapmaktadır. Sekizgen Santo Sepolcro ise sütunlarla desteklenmiş bir avluya ve bitişiğindeki iki manastıra açılmaktadır. Daha sade olan üçüncü kilisede önceki roma ve Bizans binalarından geri dönüştürülen çeşitli stillerdeki sütun başlıkları ve 6. Yüzyıldan kalma mozaik bir zemin yer almaktadır.
Arkeoloji Müzesi
Müzede bölgenin çevresinde yer alan tarih öncesi ve Etrük bulguların yanı sıra Yunan, Mısır, Celtic ve Roma medeniyetlerine ait olağanüstü hazinelerden oluşan son derece güncel bir koleksiyon da yer almaktadır. İtalya’da bu müze dışında Mısır Koleksiyonu’na sahip sadece iki müze daha bulunmaktadır. Burası tozlu eserlerin karmaşıklığından uzak zekice sergilenen eserlerin yer aldığı modern bir müze olarak bilinmektedir.
St. Dominic Kilisesi
1221’de Saint Dominic’in ölümüyle birlikte tamamlanması yüzyıllar alacak kilisenin yapımına başlanmıştır. Aziz’in kalıntılarını barındıran mermer türbe Michelangelo ve Nicola Pisano da dahil olmak üzere dönemin en başarılı sanatçıların tasarladığı detaylı işlemelerle oyulmuştur. Ayrıca kilise Dönemin Rönesans ustalarının sekizinci harikası olarak kabul ettiği Damiano da Bergamo tarafından tasarlanmış olağanüstü ahşap kakmaya da ev sahipliği yapmaktadır. Ayın her birinci ve ikinci cumartesi günü saat 10.30 ve akşam saat 3.30’da şapel, koro, Engizisyon odaları, St. Dominic’in hücresi ve genellikle halka açık olmayan diğer alanlara ücretsiz rehberli turlar düzenlenmektedir.
Battuti Tapınağı – Oratory of Battuti
Santa Maria della Vita Kilisesi’nin içinde küçük bir şapel olan Oratory freskler ve yaldızlı oymalarla bezenmekte ve olağanüstü barok tabloların yer aldığı şahane bir hazineye ev sahipliği yapmaktadır. Odanın etrafında16. Yüzyılın başlarında Alfonso Lombardi tarafından yaratılmış Meryemin Ölümü olarak adlandırılan 15 adet teracota heykelinden oluşan bir grup eser yer almaktadır. Günümüzde odanın mükemmel akustiğinden yararlanılması amacıyla bir çok müzik etkinliği düzenlenmektedir.
San Pietro Bazilikası
San Pietro Katedrali 910 yılında kurulduğundan itibaren Pellegrino Tibaldi’nin 1575’te bir koroyu eklemesiyle ve 17. Yüzyılda yapılan Barok üslubunda gerçekleştirilen tadilatlarla birlikte birçok değişikliğe uğramıştır. Sol tarafta yer alan yan koridorun sonundaki kapı dini kutlamalarda kullanılmak üzere yüzyıllar boyu bağışlanan sanatsal eserlerin meydana getirdiği hazineler topluluğuna açılmaktadır. Hazinede bazı papalara ait kişisel eşyalar ve son olarak 1996 yılında bağışlanan haç da bulunmaktadır.
Ulusal Galeri
Pinacoteca Bologna’da ve Emilia-Romagna bölgesinde özellikle 13. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar yaşamış ve çalışmış sanatçıların eserlerinin korunması ve sergilenmesi gibi benzersiz bir misyona sahiptir. Kendi geçmişine sahip eserlerin yanı sıra, bazıları kapatılan kiliselerden toplanmıştır. Bir kısmı ise I. Napolyon’un eserleri Paris Louvre’dan Bologna’ya geri getirmesi ile müzeye kazandırılmıştır.
La Piazzola
Parque Montagnol’un bitişiğinde yer alan ve Bologna’nın merkezindeki büyük bir alan olan Piazza Mercato devasa açık hava pazarı olarak bilinmektedir ve 1251 yılında sığır pazarı olarak kurulmuştur. Günümüzde 400’ yakın sokak satıcısı yeni ve ikinci el giyim ürünleri, ayakkabı, kozmetik ürünler veya zanaat eserlerini pazarda satışa sunmaktadır.
Yorum Yok