Lefkoşa (Nicosia) Gezilecek Yerler
Lefkoşa 1974 Kıbrıs çıkarmasının ardından Kuzey ve Güney Lefkoşa olarak iki yarım parçaya ayrılmış. Kuzeyde kalan kısım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aittir. Güneyde kalan kısım ise Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne aittir. Şehirde işler 2003’ten bu yana önemli derecede farklılaştı. Şehir bölgesini ikiye bölen Ledra Caddesi’nden sınır kapısına doğru yürürken pasaportunuzu hazırlamanız gerekmektedir. AB üyesi olan Güney Kıbrıs’a geçmek için pasaportunuz şarttır. Lefkoşa Aziz Hilarion Kalesi ve Antik Salamis’in geniş bir alana yayılmış kalıntıları da dahil olmak üzere şehrin kuzeyinde tarihi mekanları keşfetmek için harika bir başlangıç noktası olabilir.
Kıbrıs Müzesi
Kıbrıs Müzesi her kesimden ziyaretçinin baş listesinde yer alan önemli tarihi ve kültürel bir alandır. Son derece iyi düşünülmüş olan müze adanın tarihini, Neolitik Çağ’dan Bizans dönemine kadar geniş bir eser koleksiyonu içeriyor. Müzede birinci oda çok sayıda Steatit putları da dahil olmak üzere Neolitik Çağ’a ait kazı bulgularını içeriyor. İki ve üçüncü oda bronz çağına ait çok sevimli hayvanlarla süslenmiş pek çok vazo ve sürahi ile birlikte Antik Kourion’daki Miken eserlerini sergiliyor. Dördüncü oda ise müzenin ana temasını vurguluyor. Bu alanda Morphou yakınlarındaki Ayia Irini’de bulunan M.Ö. 7-6. Yüzyıldaki figürlere ev sahipliği yapıyor. Beşinci ve altıncı oda çeşitli dönemlerden eserler içeren heykel galerilerini içeriyor. Yedinci oda Soli’den gelen bir kireç taşı kadın heykeli ve Emperor Septimus Severus’un dev bir bronz heykelini sergiliyor. Sekizinci odada bronz aletler, çeşitli silahlar ve bazı tanrı heykelleri içeriyor. Bu alanda sergilenen küçük taş mühürler, Mısır muska ve Engomi’den gelen yeşil-boynuzlu tanrı gibi unsurlar müzenin ilginç koleksiyonlarındandır. Dokuzuncu oda da kaya mezarları bulunurken onuncu odada adak yazıtları bunuyor. Müzede bundan başka diğer odalarda mermer heykeller, pişmiş toprak figürler de yer alıyor.
Venedik Zindanları
Lefkoşa’nın en farklı özelliklerinden olan eski şehri çevreleyen etkileyici Venedik duvarlarıdır. Önemli ölçüde yıkılmış olmasına rağmen üç kilometre boyunca uzanan duvarların çoğu halen ayaktadır. Famagusta Kapısı en iyi korunmuş ve sayısız koluyla süslenmiştir. Buradaki orjinal duvarlar hala ayaktadır. Duvarların hemen yanında Baf Kapısı onun yanında Roccas Kalesi modern zamanlarda da kullanılmaya devam etmiş. Bu nokta güney ve kuzey kesimde bulunan Türklerin en yakın olduğu noktayı oluşturur. Tarihte çok zaman hizmet etmiş olan bu zindanlar bugün de turistik anlamda hizmet vermeye devam ediyor.
Büyük Han
Büyük Han adlı kervansaray 1572 yılında inşa edilmiş. Tarihin o dönem mimarisinin mükemmel korunmuş bir örneğidir. Ticaret erbabının kasabadan geçerken konaklama ve depolama yerleri olarak kullanılmış. Genellikle atların ve develerin barınak tesisleri olarak da hizmet veren hanlar aynı zamanda restoran ve hamam gibi dinlenme tesisleri olarak da kullanılırmış. Büyük Han eski şehir gezinizi anlamlı kılmak ve alışveriş yapmak için mükemmel bir yer olarak bugün de hizmet vermeye devam ediyor. Alanda çeşitli dükkanlar, kafeler ve yerel zanaat atölyeleri bulunuyor. Handa bulunan otel odaları kısımları özenle restore edilerek turizme kazandırılmış. Kuzey Lefkoşa’da bulunan hana Ledra Caddesi’nden kısa bir yürüyüş ile ulaşabilirsiniz.
Bizans Müzesi
Kıbrıs dini eserleriyle ilgilenen herkes için Makarios Kültür Vakfı içinde yer alan Bizans Müzesi şehrin önemli bir durağıdır. Burada Bizans döneminden 19. yüzyıla kadar uzanan çeşitli Hıristiyan simgelerden oluşan 220’den fazla şaşırtıcı bir koleksiyon bulabilirsiniz. Bu sanat eserine özel ilgi duyan birçok insan için müzenin en önemli noktası Kanakarya Mozaikleridir. 1974’teki Türk çıkarmasından sonra bu yüksek fiyatlı sanat eseri Kuzey Kıbrıs’ın Karpaz Yarımadası’ndaki bir kiliseden çalınmış ve 1991’de Kıbrıs Cumhuriyetine iade edilmiş.
Selimiye Camii
Kuzey Lefkoşa’nın en tanınmış simgesi olan Selimiye Camii aslında Osmanlı hakimiyetinden önce Agia Sofya Kilisesi olarak hizmet veriyordu. 1326 yılında 78 yıllık bir inşaat süreci sonunda bitirilen kilise camiye dönüştükten sonra görenleri kendine hayran bırakır bir atmosfere büründü. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlıların adanın kontrolünü ele geçirmesi ile birlikte kilise cami olarak işlev görmeye başladı. Ayrıntılı ortaçağ kilisesinin tasarımı ile Osmanlı camilerinin sadeliğinin birleşiminden oluşan yapı büyüleyici bir mekandır. Selimiye Camii ziyaretinizde kadınların başörtüsü takması ve makul bir şekilde giyinmesi gerekir. Erkeklerin de camii kurallarına uygun giyinmesi şarttır. Cami Ledra Caddesi sınır kapısına beş dakikalık yürüme mesafesinde yer alır.
Leventis Müzesi
Yakın zamanda yenilenen Lefkoşa’nın Leventis Müzesi güzel ve eski bir konakta yer alır. Müzede etnografik görüntülerden ve eserlerden oluşan özenle seçilmiş bir koleksiyon bulunur. Bunlar aracılığı ile Lefkoşa’nın tarihini derinlemesine görmeniz mümkündür. Tarih severler için bu kaçırılmaması gereken bir gezidir. Müze şehrin uzun ve olaylı geçmişini gözler önüne seren sergileri ile Avrupa’da Yılın Müzesi ödülünü kazandı. Sergilenen eserler arasında M.Ö. 2300 yılına kadar uzanan ve Osmanlı ile birlikte sömürge dönemini de içine alan koleksiyonları bulabilirsiniz. Müzenin en etkileyici sergilerinden bazılarını da muhteşem geleneksel kostümler oluşturur.
Eski Kasaba
Lefkoşa’nın eski şehir merkezi sokaklarında dolaşmak ayrı bir zevk verir. Ledra Caddesi eski kentin ana caddesi olup Güney Lefkoşa’ya doğru uzanan cadde kafeler, restoranlar ve mağazalar ile doludur. 18. yüzyılın sonlarında adanın yönetim merkezi olan Hatzigeorgakis Kornesios Evi Osmanlı konağı mimari tarzından etkileri ile görülmesi gereken yerler arasındadır. 14. yüzyıl mimari özelliklerini taşıyan Ömeriye Camisi yani Lefkoşa’nın en eski kilisesi olan 1450’de inşa edildiğine inanılan Panagia Chrysaliniotissa da görülmeye değer alanlar arasındadır. Ardından eski şehir turuna devam etmek için Güzey Lefkoşa’yı ziyaret edebilirsiniz. Önce Aziz Nicholas Kilisesi olarak hizmet veren ve daha sonra Osmanlı döneminde bir pazar haline gelen Bedesten’i yani Arasta Sokağı’nı dolaşabilirsiniz. Mevlevi Müzesi ilginç sergileri ile Derviş Paşa Müzesi ise Osmanlı hayatının etnografik görüntüleri ile ziyaretçilerini bekler.
Mesaoria Bölgesi
Lefkoşa’nın hemen batısında küçük köyler ve eski manastırlarla dolu olan Mesaoria bölgesi vardır. Kendi ulaşım aracınız varsa bu bölge şehirden uzakta harika bir gün geçirebileceğiniz bir alandır. Buradaki köylerden olan Peristerona 10. yüzyıldan kalma beş kubbeli Aziz Barnabas Kilisesi’ni ve çevresindeki geleneksel taş evleri barındıran harika bir alandır. Bu köyde ayrıca Hilarion’u da ziyaret edebilirsiniz. Kilise Mesih’in sunumunu tasvir eden iyi korunmuş önemli 16. yüzyıl tablolarını içeriyor. Buanın güneyinde Maheras Manastırı’nı ziyaret edip Agios Irakleidios Manastırı’nı görebilirsiniz. Pera köyünün yakınında bulunan M.Ö. 6. Yüzyılda yapılmış olan eski bir kasaba Tamasos Antikos’un arkeolojik alanını gezmek için kuzeydoğuya doğru ilerleyebilirsiniz.
Bellapais Köyü
Adanın en ünlü turistik mekanlarından biri olan köy Bellapais Manastırı’nın kalıntılarıyla yamaçta dağınık bir şekilde yer alır. Köy mütevazi badanalı evlerin yer aldığı olağanüstü eski moda bir yerdir. İngiliz yazar Lawrence Durrell burada yaşarken Kıbrıs’ın Bitter Limonları adlı eserini yazdı. Böylelikle yazar İngiliz sömürge döneminin sonlarında Kıbrıs köy hayatını ölümsüzleştirdi.
Köyün başlıca manzarasını Bellapais Manastırı, manastırı çevreleyen karmaşık oyma kemerler ve selvi ağaçlarıyla dolu eski bir Augustinian manastırı oluşturur. Bellapais’e toplu taşıma araçları yoktur. Ancak Kuzey Lefkoşa’dan Girne’ye giden minibüslerden birinde atlayıp buradan kısa bir yolculukla alana ulaşabilirsiniz.
Antik Salamis Kenti
Antik Salamis Kıbrıs’ın en önemli antik krallığının arkeolojik alanıdır. Alan keşfedilebilecek zengin kalıntılara sahiptir. İnce heykeller ve muhteşem sütunlu avluyla birlikte jimnastik salonu ve hamam kompleksi ana cazibe merkezini oluşturur. Geniş bir araziye yayılmış olan arazide iki bazilika, bir agora ve muazzam bir rezervuar kompleksinin kalıntıları da mevcuttur. Alanda neredeyse tüm kalıntılar kentin Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Ancak Salamis’in tarihi daha gerilere kadar uzanmaktadır. Kentin Troya Savaşı’ndan hemen sonra kurulduğu söylenir. Adanın klasik tarihini yansıtan Asur, Fars, Yunan, Roma, Bizans ve Arap dönemlerine ait kalıntılarda alanda bulunmaktadır. Antic alana toplu taşıma araçları yoktur. Bunun için taksiye veya Kuzey Lefkoşa’dan Gazimagosa’ya giden bir minibüse atlayarak siteye kısa bir süre içinde ulaşabilirsiniz.
Buffavento Kalesi
Harap bir vaziyette olan Buffavento Kalesi Girne’nin doğusundaki sarp bir dağ zirvesinde yer alır. Buradaki kalıntılar geniş bir alanda olmayıp ormanın altında yer alan pitoresk bir konumda bulunuyor. Alanda muhteşem bir manzara da size bekliyor. Buffavento’nun Bizans döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Stratejik olarak kale batıda yer alan Aziz Hilarion’la birlikte sahil şeridinin korunmasında önemli bir rol oynamıştır. Kaleye toplu taşıma araçları yoktur. Araç kiralayarak ya da kendi aracınızla alanı ziyaret edebilirsiniz.
Yorum Yok