NSU gizli belgelerinin ifşası: “Belgelerin yayınlanmasıyla atılan yanlış adımın giderilmesi sağlandı”

Dünya Kas 10, 2022 Yorum Yok

Fulya Canşen

Türkiye ile Almanya arasında diplomatik krize Sebep olan Erdoğan şiiriniokuyan Alman komedyen Jan Böhmermann’ı hatırlıyor musunuz? Pekala ya sekizi Türkiye kökenli 10 kişiyi katleden Nasyonalist Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünü? Bu konuların birbiriyle hiç alakası olmadığını düşünebilirsiniz lakin nihayet günlerde Böhmermann’ın sunduğu Magazin Royal programında ifşa edilen ‘gizli’ ibareli ‘NSU dosyaları’ iki gündemi birbirine bağlıyor.

 Magazin Royal, bilgi özgürlüğü portalı olarak bilinen Frag den Staat(Devlete Sor) platformuyla ortaklaşa şekilde, 30 yıl boyunca gizlikalması gereken NSU evraklarının bir kısmını yayınladı. Evraklar, Hessen İçişleri Bakanlığı’nın 2013-14 yıllarında, Anayasayı Koruma Dairesinin NSU soruşturması kapsamındaki hatalarını araştırmak, ortaya çıkarmak için hazırladığı raporun bir kısmını içeriyor.

 Belgelerde Alman istihbarat ünitelerinin ellerindeki bilgileri iletmesi gereken yerlere iletmediği, bu süreçte kritik kusurlar yapıldığı görülürken, Anayasayı Koruma Dairesinin aşırı sağla mücadele ünitesine ilişkin 500’den Çok dokümanın de ortadan kaybolduğu belirtiliyor. Ayrıca istihbarat ünitelerinin aşırı sağcıların silah teminini engellemek için Gerekli çabayı göstermediği de evraklarda ortaya koyuyor.

 Cosmo Türkçeye konuşan Bavyera Eyalet Meclisi NSU Araştırma Komitesi Üyesi Cemal Bozoğlu, NSUnun polisin ya da istihbaratın gücü sayesinde değil de kendisini ifşa etmesi nedeniyle ortaya çıkmasının bu kurumların zaafını gösterdiğini ve ifşa edilen raporun da bu sebepten hazırlandığını söyledi.

 Belgelerin yayınlanmasının ardından Alman hükümet sözcüsü Steffen Hebestreitin yaptığı açıklamada dokümanların belli süreliğine ambargolu olmasının bir sebebi olduğu belirtilmiş ve içeriğinden bağımsız bir şekilde bu üslup ifşaların örnek haline gelmemesi gerektiği vurgulanmıştı. anne muhalefet partisi Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) de yapılan ifşanın basın özgürlüğü sınırlarını aştığını savunmuştu.

 Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı’ndan (LfV) yapılan nihayet açıklamada ise gizli evrakların yasa dışı bir şekilde başkalarına verilmesinden dolayı kimliği belgisiz kişiler hakkında suç duyurusunda” bulunulduğu belirtildi.

 Belgelerin sızdırılmasına dair bir soruşturma başlatılmasının şaşırtıcı olmadığı ama bunun gazetecilere, yayınlayanlara yönelik bir yaptırımla sonuçlanmayacağı yorumunda bulunan Bozoğlu, bir Milletvekili olarak yapılan ifşayı ve NSU kurbanlarının ailelerinden gelen daha Çok dokümanın açıklanması çağrısını desteklediğini Anlatım etti.

 Bozoğlu, Herkesin güvenliğinden Mesul olan istihbarat teşkilatının zaaflarının tespit edilmesi ve giderilmesi topluma açık bir şekilde yapılmalı. Bu sayede zaaflar giderilmediği takdirde toplumsal baskı oluşturulabilir. Şu anda sivil cemiyet kuruluşları, vatandaşlar ilgili kurumlara gidip rapordaki eksiklikler giderildi mi diye sorabilirler. Bu evrakların yayınlanmasıyla atılan yanlış bir adımın giderilmesi sağlandı” diye konuştu.

 Belgelerin, NSU ağının birkaç kişiden oluşmadığı, daha geniş bir kesite yayıldığını gösterdiğini kaydeden siyasetçi, kendilerinin de bu geniş ağa ulaşmaya çalıştıklarını ve raporda bunun ipuçları olduğunu sözlerine ekledi.

 NSU davası hakkında kitap da yazan gazeteci Yücel Özdemir ise yayınlanan evrakların NSU davasını yakından takip edenleri şaşırtacak yeni bilgiler içermediğine dikkat çekerek, Okuyup bitirdikten sonra açıkçası ne vardı ki bunda saklanacak, diye düşündüm. Yeni bir şey yokyorumunda bulundu. Alman basınında da dokümanların Anayasayı Koruma Dairesinin üzerindeki baskıyı azaltmak için yayınlanmış olabileceği iddiası yer aldı.

 

 Ne olmuştu?

 Almanya’da 2000-2007 yılları arasında Türkiye kökenlilerin maksat alındığı seri cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, Alman basınında “dönerci cinayetleri” olarak adlandırılmış, polis ise kurbanların ailelerini şüpheli olarak sorgulamış, haklarında uyuşturucu kaçakçılığı, namus cinayeti üzere tezler ortaya atmıştı.

 Ancak, NSU’nun iki üyesi Uwe Mundlos ile Uwe Böhnhardt’ın 2011de başarısız bir banka soygununun ardından kaçtıkları karavanda intihar etmesi ve örgütün üçüncü üyesi Beate Zschaepenin ise kaldıkları evi ateşe verdikten bir süre sonra polise teslim olmasıyla Birlikte beklenmedik gelişmeler yaşanmıştı. NSU, Alman basınına, göçmen kuruluşlara, Türkiye’nin diplomatik temsilciliklerine gönderilen DVD’lerde sekiz Türkiye kökenli, bir Yunan göçmen ve bir polisin öldürüldüğü cinayetleri üstlenmişti.

 Neonazi terör örgütünün, uzun yıllar boyunca Alman güvenlik ünitelerince tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanyada büyük tartışmalara yol açmıştı.

 Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Dairesinde aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 4 Kasım 2011’den birkaç gün sonra imha edilmesi de büyük kuşku yaratmıştı.

 Örgütün hayatta kaldığı tek üyesi olduğu tez edilen Zschaepe 2013-2018 yıllarında görülen davada ömür uzunluğu mahpus cezasına çarptırılmış, diğer dört sanığa da NSU’ya yardım ve yataklıktan 2,5 ile 10 yıl arasında değişen mahpus cezaları verilmişti. Zschaepe, Lahza itibariyle dava sebebiyle cezaevinde olan Biricik kişi. Davanın sonuçlarından mutlu olmayan mağdur yakınları ve avukatları, hala bazı sorularına yanıt almadıklarını söylüyor ve örgütün daha Çok üyesi olduğunu sav ediyor.

Yorum Yok

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir